Ana içeriğe atla

Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan SUBÜ Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Osman Kırtel, depremlerde özellikle Kahramanmaraş ve Hatay'daki yapıların Marmara Depremi’ndeki ivme değerinin beş katına maruz kaldığını vurguladı. Kırtel; binalarda kullanılan malzemelerde, zemin seçiminde ve yönetmeliğe uyma noktasında eksiklikler olduğunu, sorunun esasında insan faktörü ve denetimsizlikten kaynaklandığını söyledi.

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgeye giderek incelemelerde bulunan Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Deprem Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DAMER) ekibi, izlenimlerini "Deprem Bölgesi İzlenimleri ve Sakarya" konulu programda paylaştı. Programda DAMER Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Osman Kırtel, Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Dok, SUBÜ İnşaat Mühendisliği öğretim üyeleri Doç. Dr. İsa Vural ve Dr. Öğretim Üyesi Ali Sarıbıyık, ‘Geoteknik Değerlendirme, Yapısal Değerlendirme, Malzeme ve İşçilik’ başlıklarında deprem bölgesindeki izlenimlerini anlattı. Programda Rektör Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık ile birlikte gazeteciler de katıldı.

Bir öğrencimizi kaybettik
Meydana gelen depremde bir öğrencilerinin hayatını kaybettiğini aktaran Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, "Marmara Depremi 'asrın felaketi' diye adlandırılırken, yeni bir felaketle karşı karşıya kaldık. SUBÜ olarak depremle ilgili çalışmalara ilk günden itibaren hızlı bir şekilde başladık. O bölgede direkt olarak etkilenen 198 öğrencimizin olduğunu biliyoruz. Öğrencilerimize tek tek ulaştık. Maalesef öğrencilerimizden bir kaybımız var. Akademik personelimizin yakınlarından kayıplarımız var. Tabii ki Türkiye'nin her yerinde bu acılar hissedildi. Biz de aynı şekilde hissettik bu acıları. Özellikle DAMER hocalarımız günlerce orada kaldılar. Bugün sizlerle o bölgedeki deneyimlerini ve bunların şehrimize yansımalarını aktaracaklar. Çok sayıda binayı bizzat incelediler. Bin 500 civarında binayı raporladılar. Ders almak son derece kıymetli. Korkuyoruz ki, orada yaşanılanların bir benzeri bir sonraki depremde de aynı yerlerde yaşanacak gibi duruyor. Onun için bizim hızlı bir şekilde kararlar almamız, hızlı bir şekilde çözümler üretmemiz gerekiyor. İşin uzmanı ve oraya giden arkadaşlarımızın bölgeyle ilgili paylaşımları son derece kıymetli" dedi.

18 bin deprem meydana geldi
Depremin ardından afet bölgesine gittiklerini ifade eden DAMER Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Osman Kırtel, "Gözlemlerde bulunduk. Böyle bir fay sisteminde karada gerçekleşmiş ve kaydedilmiş en büyük deprem olduğu söyleniyor. Etkilediği bölge gerçekten çok büyük. Ülkemiz bu bir ay içerisinde deprem fırtınasına tutulmuş durumdaydı. Toplamda büyük deprem ve sonrası artçılarıyla birlikte 18 bin tane deprem meydana geldi. Biraz daha zaman geçtikçe sakinleşecek ülkemiz. Jeolojik açıdan genç bir coğrafyayız. Ülkemizin toprakları henüz jeolojik oluşumunu tam olarak tamamlamadı. O yüzden bu kadar büyük depremler meydana geliyor. 2000 yılından 2023’ün bu ayına kadar baktığımızda deprem sayılarının yıllara göre arttığı görülüyor. Düzce depreminin ivme değeri Marmara Depremi’nin iki katıydı. Pazarcık depreminin yüzeyde oluşturduğu yapılarla ilgili etkiyi ifade eden ivme değeri Marmara Depremi’nin büyüklük olarak 5 katıydı. Özellikle Kahramanmaraş ve Hatay'daki yapılar beş katlık bu etkiye maruz kaldı. Ayrıca bölgede yapılan yeni binalarda kullanılan demirlerin kalitesi son derece düşük. Bunu binaların önemli bir kısmında gözlemlemiş olmamız tek bir kaynaktan bu işin yayıldığını gösteriyor. Sağlam bina yapımı ile ilgili yasa ve yönetmelerimiz son derece yeterli. Sıkıntı insan faktörü ve denetimde" diye konuştu.

Deprem olmadan önce konuşmalıyız
İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Vural ise, "Sahada yaptığımız gözlemde özellikle tekrar ediyorum. Adıyaman Gölbaşı'nı Sakarya'ya çok benzettim. Gölbaşı olmak üzere zeminle alakalı yaptığımız incelemelerde şunu gördük. Zemin büyütme faktörü, zemin etkisi, sıvılaşma kaçınılmaz bir gerçek oluyor. Deprem var, bilimsel literatürde bunlar kayıtlı ama bunları bazen göz ardı ediyoruz. Hepimiz araba alıyoruz, bir şey satın alıyoruz, her şeyine bakıyoruz vesaire, milyonlarca TL para veriliyor. Ev alıyoruz ama bir deprem risk analizi, binayla ilgili bir risk var mı, analiz yapmak veya bununla ilgili inceleme yapmak, araştırma yapmak gündemimize gelmiyor. Ne zaman gündemimize geliyor? Deprem oldu, binalar yıkıldı. Büyük bir talep var şu anda. Eşimiz dostumuz, herkes soruyor, 'Bizim bina yıkılır mı?' diye. Bunu şimdi mi konuşmamız lazım? Değerlendirmek lazım, iyi araştırmak lazım" ifadelerini kullandı.