'Edebiyat ve Modernleşme' konulu söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 82’inci konuşmacısı olan Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu, “Toplumla kaynaşmamış bir edebiyatın çok yapay, çok sentetik olacağını öngörebiliriz” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 82’inci konuşmacısı, 'Edebiyat ve Modernleşme' konulu söyleşiyle Şair-Akademisyen Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu oldu. Moderatörlüğünü Sakarya Sosyal ve Kültürel Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SAKUM) Müdürü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Alper Cantimer’in üstlendiği söyleşide; modernleşme ve Batılılaşma kavramları etrafında Türk edebiyatında modernleşme ve değişim konuşuldu. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.
Edebiyatçılar kanaat önderi oldu
Modernleşme kavramının eski bir kavram olmadığını belirten Şair-Akademisyen Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu, “Modernleşme yeni bir kavram olmasına rağmen tarihselliğini çok net bir biçimde vurgulayan, demokrasiyi, teknolojiyi içinden çıkarttığını söyleyen ve eski dünya düzeninin bütünüyle yenilendiği varsayılan bir düzen kuruyor. Aslında Batı dışı toplumlardan biri olarak bizim toplumumuz da buna maruz kalıyor. Bunun sonrasında ise günümüze doğru geldiğimizde edebiyatçılarımızın önemli bir kanaat önderi olarak toplumun içine çıktığını, muhtemeldir ki toplumla beraber aynı sancıları yaşadıklarını ifade edebiliriz” diye konuştu.
Geleneksel-modernist çatışması
Türk edebi hayatının son iki asrının Batı’ya karşı ne yapabiliriz sorusuna cevap aramakla geçtiğini vurgulayan Daşçıoğlu “İki nokta önümüze çıkıyor. İlki geleneksel edebiyatla bir ilişki kuracak mıyız? ‘Geçmiş kötüdür. Şimdi ondan iyidir. Gelecek şimdiden iyidir.’ anlayışı 19. Yüzyıl modernleşmesinin temel mantıklarından birisi. Bunun doğal bir sonucu olarak, geçmişin kötü olması, değersiz olması gibi bir durum ortaya çıktı. Bu görüşlerin antitezi diyeceğimiz bir karşıt ise geçmişi abartılı bir şekilde yüceltti. Böylece iki aşırı uç arasında gelenek ile moderni nasıl kaynaştıracağımız sorusu bir temel sorun olarak bugünde gündemimizi meşgul ediyor. Edebiyatçılar bunun çarelerini aramışlar. Modern edebiyatın artık bugünün, bugünün bireyinin ve toplumunun edebiyatı olduğunu söyleyebiliriz. Edebiyat zaten toplumun anası gibidir ve onu yansıtır. Biraz değiştirerek, mecazlaştırarak veya dönüştürerek yansıtır. Zaten toplumla kaynaşmamış bir edebiyatın çok yapay, çok sentetik olacağını öngörebiliriz” ifadelerini kullandı.